doğaçlama söylesi

Çemberin en içinden dışına doğru bu konuyu anlatmaya başlayacağım. Konumuzun adını verelim ki bu çemberimizin de adı aynı zamanda.  İlişkiler diyoruz bu sefer ki çembere. İlişki nedir? Çeşitleri nelerdir?  İnsanların birbirleri ile olan tüm bağlantılarına denebilir. Bu yüzden çeşitleri de vardır. Çünkü herkesle aynı bağlantıyı kuramayız. Ben kendimce bir kaç çeşit sayayım: 1. Kişi ile kendi  2. Kişi ile ailesi 3. Kişi ile dostu  4. Kişi ile eş adayı  5. Kişi ile işi  6. Kişi ile kalan çevresi En genel bunlardan bahsedebilirim ki bunlar tamamen benim çeşitlendirdiğim şeklidir aziz dostlar.  Kişi ile kendi arasındaki ilişkilerde; özsaygı, özgüven, özeleştiri, sevgi olması gerekir ve çok mühim meselelerdendir. Kişi ile ailesi arasındaki ilişki de saygı, sevgi ve anlayış en temel taşlardır. Kişi ile dostu arasındaki ilişkide vefa ve sevgidir. Kişi ile eş adayı arasında ki en temel şey gerçek sevgidir. Eğer gerçek bir sevgi varsa karşımızdaki bize anne, bab...

 İnsanların diğer insanlar üzerindeki haddi, davranis bicimi nasıl olmalı ? Çok geniş bir pencereden bakılabilir, yazılan,  söylenen çok konu vardır bu mesele hakkında Bunun temelinde yaşamış olduğunuz dinden öte insan olmanın verdiği yükümlülükleri ve gereklilikleri içerir. Kaç insan becerebilir ki tüm bunları?  Beceri gerektirir. Çünkü karakter geliştirme meselesi var ortada . Kendini tamamlamayan insanlar da maalesef başkalarının kusurlarını görmekten kendi kusurlarını görmeye vakitleri kalmadıkları gibi.  Velhasıl böyle insanlar her yerdeler bizler bunlara karşı ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini bilmemiz şart oluyor. Ama ben yine de beni okuyan bu değerli okuyucuların bu tip insanlara denk gelmemesine duacıyım. Malum zor şeylerdir. Dalavere çoktur bunlarda. Bir noktadan sonra ciddi anlamda sabır tüketici ve enerji yiyici oluyor. Bir lahza tüm musmutlu anınızı berbat edip tüm gününüzü mahvolmasına sebep olabilir. Ki benden söylemesi onlar bayılırlar bu ...

 Romatizma hastalığı neden artış gösterdi ?  Asıl sebebi beslenme, gıda olmadan bir yaşam söz konusu elbette değildir ki bir nokta da yeterli ve sağlıklı gıda almak büyük önem arz ediyor.  Maalesef ki günümüz beslenme şekli glikoz ve gluten ağırlıklı. Bunun faydaları var ama zararlarını da göz ardı edemiyoruz. Bunlardan biri kökeni Otoimmün olan Romatizmal hastalıklardır. Günümüz hastalığı mı , Diabet hastalığına bir rakip mi ?  Aslında köklü olarak bakıldığında ikisinde de olan temel sebepte ortaklık var. Bu da şekerdir, Diabet hastalığında yalnızca pankreasta bir problem olmasından ötürü kaynaklanıyor aslında bir yerde bunu bozan sebepte sağlıksız beslenme ve tüm hastalıkların en önemli sebebi olan stres kaynaklı olmasıdır. Bakınca Romatizmal hastalıkların artışı Diabet hastalığındaki kadar yaygın bir hale gelmiş olmakta görünüyor. Romatizmaya iyi gelen besinler nelerdir ? En başta beslenme düzeni olmalı ve bir düzene sokulması gerekir ki tedavide olması gereken de...

 Bizler kendi hayatlarımızın akışına kendimizi bırakmış, kontrolsüz ve savurgan yaşarken; her saniye de bizim bihaber olduğumuz birçok olay gerçekleşir. Örneğin bir doğum, bir ölüm, belki de bir zulüm... Bugün size bir örnekle bazı mühim meselelerden söz edeceğim.  Sizleri biraz daha doğuya, Çin'e götüreceğim. Oradaki Sincan Bölgesinde yaşayan  Müslüman kardeşlerimizden olan Uygur Türklerinin yanına...  Onların hayata baktığı pencereden hayata bakmaya , onlarla empati yapmaya sizleri davet ediyorum.  Kaçıncı yüzyılda olmamıza rağmen hâlâ esaret devam ediyor. Çok farklı ileri konularda konuşmak veya hareket etmek varken. Önce ANLAYALIM: Peki ya Uygur Türkleri kimdir ? Uygurlar Müslüman olan tarihte ilk yerleşik yaşama geçen Türk devleti olmuştur. Tarım ve ticaretle uğraşan Uygur Devleti bilim ve sanata çok önem veren bir devlettir. Şu anda devlet olarak değil Çin'e bağlı olan Sincan Özerk Bölgesinde yaşayış gösterirler. Bu esaret neden ve nasıl başladı ? Araştırm...

  Merhaba Sevgili dostlar, kardeşler ve arkadaşlar Beni okuyanlar naçizane bilir ki asıl gayeden ayrılmak istemeyen ve kalbimden gelen sözcüklerle sizlerinde bu pencereden hayata bakabilmesini sağlamaktır. Bunu yaparken sizlerle sohbet halinde olmayı çok isterim, bu yüzden yorumlarınıza çok açık ve aslında duygu ve düşüncelerinizi benimle paylaşmanıza tabiri caizse aç biriyim.   En büyük idealim çok büyük bir kitle tarafından okunmak. Okundukça sadece bana kalmayan bilgi ve düşüncelerimi paylaşmamın mutluluğu inanın bana her şeye bedel.  Bu yüzden beni takipte kalmanızı , tüm işin gücün yoğunluğundan paylaşımlarımı okuyup belki az da olsa ferahlamanızı isterim. Yazdıklarıma gelecek olursak adının Doğaçlama Söyleşi koymamdaki yola çıkıyor . Tek bir konu hakkında durmaktansa tüm konularda tek gerçeği görebilmek ve aslında tek Hak olan gerçeğe varmak bunda hem dem olmak isterim sizlerle. Yazdıklarımı en başta kendime hatırlatmak sonra sizlerin de hayatınıza vesile olmak içi...

  Sözlerime nerden nasıl başlayayım bilmiyorum. Hissettiğim açık bir duygu var ki otuz kişi adına utandığımdır.  Hiçbir insanlığa sığmayan bir tavır sergilemiş olması benim milletime yakışır şey değil arkadaşlar. Otuz kişinin tek bir insan üzerine gitmesi şiddete meyillenmesi bunu uygulaması hiçbir yere sığmaz ne erkekliğe ne de başka bir şeye. Evet ifadelerim de biraz keskin olucağım bu yazımda. Okuyan mantıklı olan her insanın beni anlayacağı ve de hak vereceği cinsten söyleyeceklerim.  Buyrun bir de siz bakın hatta altında yazan yorumları da okumayı gözardı etmeyin. https://www.instagram.com/reel/CvZ-k6rIl8I/?igshid=NjFhOGMzYTE3ZQ== ( İzlerken tüylerim ürperdi, utancımdan bunu yapanlara kızgınlık duydum.) Ne ara böylesi öfke dolu ve kinimizi masum denecek arkasında kimsesi olmadığını bildiğimiz insanlara kusar olduk. Pardon ! Bu ne ara bu kadar doğru bir şey oldu da   tebrik ediyoruz (!)  Ahh, Unuttum ' Bu gibiler ' kaostan zevk alıp besleniyordu de mi !...

  Bir insanın gerçek zenginliği, bu dünyadaki yaptığı iyilikleridir. İşte tam da peygamberimizin bu sözünü tam olarak yaşamak istiyorum. Ben faydalı oldukça, iyilikler yaptıkça ben oluyorum. Mutlu oluyorum, enerjim tam anlamıyla yerine geliyor.. Etrafımdaki insanlara mutluluk saçtıkça ben, ben oluyorum işte. Şu an tek  yapabildiğim bu ama daha fazlasını yapmak istiyorum. Benim hayallerimin aslı bu zaten. Mesleğime kavuşmamla başlayacağım bu hayatımı böyle şekillendirmek istiyorum. Öyle bir yere gideyim ki kimse bana mani olmasın ya da yaptıklarımın karşsında beni soğutmasın. 'Bu gidiş nereye?' der iç sesim. Peki ya sizce? Yapmayı istediklerimiz bu gelir geçer devran için mi ? Peki sonsuz hayata bize önümüze çıkacak yapmamız gerekenler nerde ?  Şu hayatta şöyle muhasebe eden kişi sayısı kendini çok azaldı . Kim bilir belki de gözüne çarpıp da şu an şu satırları okuyan birine vesile oluyorumdur. Kendine bu soruları şu an soruyordur. İnsanız tabi ruhumuz sıkılır. Aslında acı...

 Ben doruklara mı sevdalandım..? Bir türlü bulamadım kendimi... kayboldum dünya okyanusunda ne önümü görüyorum ne de söndürülen umutlarımı yakacak güç kaldı ben de. Ben yoruldum maddi imtihanın peşinde koşmaktan. Gittim geldim. Bir yere tutunamadım. Düzen o kadar bozuk ki... İşte imtihan bu ya hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Adaletsizliğin hakim olduğu bir hayat sunuyor sana dünya. Atalarımız ne de güzel ifade etmiş: Ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin. Seçim sizin.  Dün bana daha önce çok pişman olduğun bir şey var mıydı diye sordu kardeşim, annem de merak ediyormuş cevabını ben söyleyemedim nedense, pişman olduğum bir şey hiç olmadı dedim. Doğru bu benim elimde olan bir durum değildi zaten, bana böyle olmak ister misin diye de sorulmadı. Sorulsa idi cevabım evet olacaktı çünkü bundan çok hoşlanırdım. Yani Ben de şu an Elif hocanın yanında olan medrese hocalığı eğitimi alan yalnızca maneviyatımı besleyen biri olabilirdim.  Şu an ise yarım kalan ...

 Öyle zamanlar geldi ki öyle çok özlemiş olduğunu farketmek sevdiğin kimseyi.. Bir an karşına çıkan fotoğrafa bakıp, hani hep derler ya film şeridi gibi geçer diye işte tam da öyle. O karenin içinde kıpırdar kimseler. Sen, sevdiğin... Geçirmiş olduğun o an yeniden canlanır o karede. Gözlerin ister istemez dolar, göz yaşı tüm bu duygulardan beslenip harmanlanmış göz pınarına dolmuştur yani... hiçbir insan gücü yoktur o an onun yanağından damla damla süzülmesini engelleyecek.  Tam da bunu söylediğim de böylesi duygusallığa kapılılan bir an gelir akla. O akşam aslında gözyaşını onun sana sakın ağlama deyişi sessizce ve samimi bakışı, dediğini tekrarlarcasına bakması ile teslim olmuş dışarı değil içine akmıştır. Tebessüm izlemiştir beraberinde... Evet birinde bu gücü görmüşsündür aslında . Hayatının kıyısında bulunmayandan.  Günler geçiyor , yağmurlar yağıyor, bir sonbahar daha bitmek üzere , her akşam üstü ezan sesinden önce kuşların gökyüzündeki heyacanlı süzülüşleri......